Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’den Habertürk’te Kübra Par’ın Açık ve Net programında açıklamalar geldi.
Şanlıurfa’daki sel ile ilgili “Biliniyordu” diyen Bakan Kirişci, “Şanlıurfa’daki yağış gözardı edilebilecek yağış değildi. Burada biliniyordu niçin yapılmadı? Evet, biliniyor lakin bunların hayata geçirilmesiyle ilgili elimizdeki enstrümanlar yetersiz kalabiliyor” sözlerini kullandı.
Kirişci’nin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Sel felaketinde 15 vatandaşımız hayatını kaybetti. İnşallah buradaki ezalar hızla giderilecek. Yıllık ortalama yağış ölçüsü Şanlıurfa’nın 460 kilogram. 14-15 mart itibariyle yağış ölçüsü 128 kilogram yağış düştü. Bugünü de eklediğimizde 138 kilograma çıktı. Şanlıurfa’nın 1 yıllık aldığı yahut alması beklenilen yağış üç günde üçte biri nispetinde almış oldu. Bu ölçüde bir yağış ister istemez taşkınları ve hasarları meydana getiriyor.
“ŞANLIURFA’DAKİ YAĞIŞ SIRADAN BİR YAĞIŞ DEĞİL”
Üç derenin geçtiği yerlerde, örneğin DSİ’nin sorumluluğunda olduğu için söz ediyorum, burada sele, taşkına neden olabilecek durum yok. Lakin çok yağışın getirdiği taşkınla birlikte bu taşkından etkilenebilecek işyerleri ve konutlar var. İstanbul’da Allah göstermesin sarsıntının yıkabileceği konut ve işyerleriyle ilgili senaryolarla ilgili hepimiz her şeyi biliyoruz. Bunların değişimi ve dönüşümü, maalesef orada kentsel dönüşüme itiraz edenler, mahkeme kararıyla tek bir kişi de olsa, bu değişimi engelleyenlerin varlığından kelam ediliyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yüklü olarak akademik toplantı aktifliği oldu. Şanlıurfa’daki yağış göz gerisi edilebilecek yağış değildi. Burada biliniyordu niçin yapılmadı? Evet, biliniyor fakat bunların hayata geçirilmesiyle ilgili elimizdeki enstrümanlar yetersiz kalabiliyor. Benim söylemek istediğim o.
“YÜZYILLARDIR GÖRMEDİĞİMİZ BİR FELAKETTİ BU”
Bu afet rastgele bir afet değil. Bence öncelikle düzgün tanımlayabiliyor olmak lazım. Asrın felaketi derken yalnızca bizim tanımlamamız değil, karada meydana gelen tahminen yüzyıllardır görmediğimiz felaket. Ben Hatay’da koordinatör olarak başladım. Vali eşiyle birlikte ikinci kattan kayarak kurtulduğunu söyledi. Herkes enkaz altındaydı. Belediye liderlerini sordum. Dediler ki, ‘depremde şu anda enkaz altında’. Burada bir dayanışmanın sergilenmenin ihtimali adeta sıfırdı. Hatay’da çoğunlukla da sarsıntı sabahında hakikaten kendi uçağımız olduğu halde Hatay Havalimanı’na inemedim. Adana’dan karayoluyla geçtik. Olağanda bu cins sarsıntılarda komşular, vilayetler ortasında bir dayanışma olur, biri başkasına yardım eder. O denli bir kent düşünün ki ayakta kalan bina oranı yüzde 10’larda. 12 Mart’ta bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandı. Büyükbaş ise büyükbaş, küçükbaş, kanatlı, arılı kovan çeşitlerinin hepsini inşallah tazmin edeceğiz. Teğe bir birebir olarak bunları ödemiş olacağız.
“HAYVANINI KAYBEDENLERE BİREBİR OLARAK VERİLECEK”
80 bin üzerinde köy konutları TOKİ tarafından yapılacak. Hayvancılık faaliyetlerinde bulunmak isteyen, sera üretiminde bulunmak isteyen, öbür ziraî faaliyetlerde bulunmak için de gereksinimler karşılanmış olacak. Hayvanları kayıp altında olmayanlar var. Onları da tespit ettiriyoruz. Birebir olarak teğe bir karşılayabileceklerimiz daha çok kayıpta olanlar. Takviyelerin hepsini ziyadesiyle yaptık. Türkiye büyük devlet. Bu takviyelerimizi o kardeşlerimizi de yaparız. Kayıt dışı da olsa. Yaralanmış olan hayvanlar alındı, büyükbaş, küçükbaş kesitini gerçekleştirildi. Hamile ve genç hayvanları aldık TİGEM’de bakımını üstlendik. Bunların sütlerinin alımını yaptık. Bütün bunların hepsi vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi. Hayvanların ekseriyetle köydeki vatandaşın yaşadığı konutlarının altında olduğunu bilelim. Bizim bu bina yıkılmalıdır, ağır hasarlıdır, orta hasarlıdır diye statüsünün belirlenmesi gerekiyor. Bunu Etraf Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yapıyor. Onlar onay verince takımımız oraya giriyor.
“8 BİN BÜYÜKBAŞ, 66 BİN KÜÇÜKBAŞ KAYIP OLARAK GÖZÜKÜYOR”
Günler geçmesine karşın hala hayatta olan hayvanları çıkardık. Faaliyetlerimiz hala devam ediyor. Tespitler sürüyor. 12 binin üzerinde köy var. Bu coğrafyalarda olan vatandaşın üstünde yaşadığı altında ahırın bulunduğu hayvanların tespit çalışması sürüyor. 8 binin üzerinde büyükbaş hayvan 66 binin üzerinde küçükbaş hayvan şu anda kayıtlarımızda telef olmuş olarak gözüküyor. Tıpkı olarak bunların karşılanacağı kelamını vermiş olduk. Bu hayvanlardan yayılabilecek hastalıklar konusunda son derece titiziz. Aşılama faaliyetlerimiz yürüyor. Veteriner kliniklerimiz taşınabilir olarak var. Bunlar birebir vakitte sahipsiz hayvanlara da bu hizmetleri veriyorlar.
“O KADAR ÇOK KONUTU ORALARA YAYMAK DURUMUNDASINIZ”
Bize bu zelzele şunu öğretti; bir faylardan uzak duracağız, ikincisi sıvılaşma kabiliyeti yüksek olan coğrafyalardan uzak duracağız, üçüncü olarak da tarım toprakları. Bizim 2002 yılında kişi başı aslında 4 dekar üzere çok yüksek olmayan bir arazi büyüklüğümüz var. O yıl 66 milyondu nüfusumuz, artık 85 milyona çıktık. Bu türlü baktığınızda artan nüfus, gelen turist sayısı, tüketim alışkanlıklarımız, refah düzeyimizin yüksekliği, çocukluk, gençlik yıllarında soframızda olanlar bugünkü kuşağın tercih etmediği şeyler. Tarım toprağı tabiri yerindeyse siz bir balçığın içinde ayağınızda çizmeler de olsa kendinizi ayakta tutmakta zorlanırsınız. Tarım toprakları da böyledir. Bilhassa Risk Kalkanı ile ilgili çalışmalara katkı verirken, ziraî yapıların kendisi dahil, ağır, ağıl, kümes, sera, silo, depolar bunlar. Ahırı bile itinasız yapmamız gerekiyor. Kesinlikle yapılması gereken yerlere yapılması gerekiyor. Biz Etraf Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığımızla oturup, orman envanterinde gözüken yahut ağaçlardan müteşekkil olmadığı yerleri belirledik. Adıyaman için tek bir yere bütün kenti taşımak artık çok mümkün değil. O kadar çok konut yapacaksınız ki, yaymak durumundasınız. Bu cins yerlerde eliniz zayıflıyor.
“MTA ORALARDA GİDİP TABAN ETÜDLERİNİ YAPTI”
Eğer mera yoksa, marjinal tarım alanlarını bu iş için kullanabilirsiniz. Burada da yer çalışması yürütülüyor. Tabanın sertliği kıymetli. Tarım toprakların esasen bu türlü bir dayanımı kelam konusu değil. Bizim alternatifli olarak gösterdiğimiz yerler var. 11 ilin tamamında ilçeler seviyesinde de çalıştık. MTA ile gittiler, fay çizgileri gösterildi. Güçlü faylar, iri faylar, canlı faylar. Etraf Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yer etütlerini yaptı. Son Cumhurbaşkanlığı kararı ile süreç süratli ilerlesin. Çadırı haklı beğenmeyip de konteyner isteyen depremzede var. Bizim temel tahlilimiz kalıcı konutlar. Bu çalışmalar yürütülürken prosedür süratli ilerlesin diye. Yer etütleri yapıldı.
“MİLLİ EMLAK’TAN YER ALIP AĞAÇLANDIRMALARI YAPIYORUZ”
Biz burada makul olan tahlilleri paylaşmaya çalışıyoruz. Bir kent merkezi kavramı var. Beşerler bizi 30-40 km.’ye götürmeyin diyor. Bunun orta yolunun bulunması gerekiyor. Periferide bulunan kent şu anda onları keyifli edecek durumda değil. Bizim önceliğimiz tarım yeri. Sonra mera sonra da ormanın vasfı ile zayıf olan yerlere gelip yapabilirsiniz dedik. Biz Ulusal Emlak’tan oranın iki katı yer alıp, ağaçlandırma çalışmalarını yürütüyoruz.
“AF SÖZÜ LÜGATTEN ÇIKARILMALIDIR”
Tarım alanlarındaki daralmayla ilgili bilhassa son 2 milyon hektarlık 18-19 yılda kaybettiğimiz alan var. Kanun çıktıktan sonra bu 700 bin dekara düşüyor. Bizim gönlümüz buna da elbette istek göstermiyor. Büyük ova kavramını iktidar olarak biz getirdik. Bir manada SİT alanı üzere düşünün. Her alanda olduğu üzere bu da bir eğitim konusu. Sanayi mi, tarım mı? Hayır! Bunlar birbirinin tamamlayıcısı. Bu türlü karşılaştırma bizi gerçek yola götürmez. İmar affı konusu. İktidar ile muhalefetin çok kolay içselleştirdiği husus. Şu anda imar affını kimse ağzına alabilir mi? Hatta af sözü lügattan çıkarılmalı. İmar affı asla ağıza alınmayacak formda anayasal garantiye kavuşturulmalı diyen bizim Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ.Toprak bizim ziraî üretimimiz için olmazsa olmazımız. Su ikinci kaynağımız. Üretimini yapacak olan insan üçüncü faktördür.
“TARLA BİTKİLERİNDE ÖNEMLİ BİR HASAR YOK”
11 ilin tarım açısından çok değerli bir coğrafya olduğunu belirtiyoruz. Burada ziraî üretim alanının yüzde 17’si, bitkisel üretimin yüzde 17’si bu bölgede. Ekili alanların yüzde 16’sı, ziraî hasılaya baktığınızda yüzde 15’i üzere hisseye sahibiz. Türkiye’de tarımla uğraşan 7 bireyden birisi bu 11 vilayette şu anda tarımla iştigal ediyor. Canlı hayvan sayısının yüzde 17’si. Ziraî ihracatta yüzde 22 üzere bir kabiliyeti var. Bitkisel üretim yüzde 17 diyoruz. Daha evvelden kışlık olarak ekildiği için, buğday üzere eserler bu zelzelede ziyan görmedi. Bilhassa fayların geçtiği coğrafyalarda açılmalar oldu. Eser olgunlaştığında hasadı güç olabilir. İnşallah o bahiste da rahatlama olacaktır. Oralarda eser kaybı olduğunda, eksiklikleri tespit ettirip kendilerine takviye vereceğiz. Tarla bitkilerinde çok önemli hasar yok. Meyve zerzevat konusunda, bölgenin üreticilerinin kendileri tarafından hasat edilmeyen eserlerle ilgili yaşadıkları meseleler var.
“HAYVAN POPÜLASYONUNDA SORUNUMUZ YOK”
17 milyon büyükbaş, 56 milyon küçükbaşı olan Türkiye var. 8 bin büyükbaş, 66 bin küçükbaş hayvan kaybı var. Hayvanların geri kalanları yaşıyor, vatandaşımızın himayesinde. Burada hayvan popülasyonu açısından büyük sorunumuz yok. Oransal manada çok düşük telef olan hayvanlar. Küçükbaş hayvanlar da binde birine tekabül ediyor fakat.
“5 MİLYAR LİRALIK DAYANAK BURAYA GELMİŞ OLDU”
Şu anda tespit çalışmaları devam ediyor. Biz ne yaptığımızı bilelim ve ne yapmak istediklerimizi tabir edelim. Kısa vadede mazot ve gübre dayanağı. 2. 9 milyar tutuyor 11 ilin desteklemeleri. 364 bin çiftçiye tekabül ediyor. Yem dayanağı verdik. 16 bin top yem dağıttık. ‘Bu yemleri bulamıyorum’ diyen vatandaşımıza yem takviyesini teğe bir sağladık. 58 bin ton ısınması için odun dağıttık. Bir kamyonun 10 ton odun aldığını düşündüğünüzde, 5800 kamyon odun dağıtmışız. 16 bin yem kâfi değil, zelzeleye özel olarak 1.4 milyar liralık bir takviye daha çıkarttık bedelsiz olarak. Birincisinde birebir olarak verdik ikincisinde bayilerin açılmalarını sağladık. Başta tarım kredi kooperatiflerimizin kendi yerleri olmak üzere. 473 milyon lira hayvancılık takviye verdik. Topladığınızda 5 milyar liralık dayanak buraya gelmiş oldu.
“SULAR ÇEKİLİNCE TAM TESPİTİ YAPMIŞ OLACAĞIZ”
Tespitler yapıldıktan sonra telef olan hayvanlarla ilgili olarak teğe bir karşılayacağız. 12 Mart’taki kararda şu var; 1,5 milyon arılık kovana gereksinim olan şeker de var. Rastgele karşılık beklemeden veriyoruz. Bu dayanakları verirken ‘hayır yetmez diğer dayanaklarımız de olmalı’ diyoruz. Şayet 14-15 Mart’ta bu yağışlar olmamış olsaydı Şanlıurfa’da kendi tünellerimizden o ovaya devam ediyor olacaktık. Yağışlar hem fazla hem de gereksinimin üzerinde geldiği için su verme işini kestik. Kuraklığın randıman düşüklüğünü öngörüyor idik. Şanlıurfa’nın birtakım bölgelerinde çok selden ötürü seralar ziyan gördük. Buğdayda da kısmi ziyandan bahsediliyor. Sular çekilince tam tespiti yapmış olacağız.
“FİYATLARDA BİR YÜKSELME BEKLEMİYORUZ“
Bitkisel üretim kısmında stoklarımız var. Buğdayla ilgili stoklarımız var. Regülasyon kurumlarımız var. Toprak Mahsülleri Ofisi, Et Süt Kurumu, Türk Şekeri üzere. Bunlar devrede. Fiyatlarda bir yükselme açıkçası beklemiyoruz. Bu yüzde 127.76’lık oran bir evvelki ay yüzde 142’lerdeydi. Aylık artış 6’lara düştü. Genel iktisattan ziraî ekonomiyi ayırmak mümkün değil. Temel girdileriniz var. Girdi fiyat endeksine baktığınızda görürsünüz. ÜFE bu. TÜFE değil. Bu da vakit içerisinde tüketici fiyatlarına kaçınılmaz olarak yansıyor. Genel iktisadın seyrindeki düzgünleşme devam ettiği surece buraya da yansıyacak. Buralarda bir telaşımız, telaşımız yok. Yağışların düzensizliği var. Kuraklık riski de vardı. Bir taraftan 15 canımızı aldı lakin öteki taraftan toprak suya kavuştu. Atatürk Barajı’nda su uzaklığımız 300 bin metreküp arttı. Bu kıymetli bir şey. Natürel ki taşkın, sel olmasın. Üç günde bu kadar yağış olsun elbette istemeyiz.
“SIFIR TRAKTÖR VERECEĞİZ DEMEK MANALI DEĞİL”
Tespitlerin tamamı yapılıyor. Bizim Sanayi ve Teknoloji, Ticaret Bakanlığı’nı ve bizi ilgilendiren kısmı var. Bu çalışmalarımız sürüyor. Traktörlerin hasar boyutuna bakmak lazım. Sel bölgesinde yüzlerce araç sürüklenmiş vaziyette. Bu tespitlerden sonra bir kısmı tahminen de tamir edilip verilmesi, bir kısmının bedellerinin ödenmesi çalışmalardan sonra yapılabilecek. Sıfır traktör vereceğiz, sıfır iş makinası vereceğiz demek çok manalı gelmiyor. Tespit çalışmalarının hepsinin yapılması lazım.
“BİZİM BESİN ARZINDA BİR MESELEMİZ OLMAYACAK”
Bakanlık olarak vazife alanımız üretimle alakalı. Bizim stratejik eserlerimiz var. Ben bunlara un, yağ, şeker diyorum. Bunların bulunurluğu konusunda en ufak sorun olmayacak. Bunlara erişebilirlik konusu bizim biraz da ötemizde kalıyor. ÜFE’yi elbette görmezden gelemeyiz. Bunları yok sayarak üreticiye ‘bu fiyattan eserlerini sat’ diyemeyiz. Onların da faaliyetini sürdürülebilir kılmlak lazım. Üreticinin üretme kabiliyetinin sürekliliği artı vatandaşın alım gücünün dengelenmesi sozkonusu. İlgili bakanlıklarımız çalışmaları var. Besin Komitesi, Ekonomik Uyum Heyetimiz var. Sarsıntı ve sel taşkınından kaynaklı besin arzında sıkıntımız olmayacak.
“TAHIL KORİDORU DÜNYAYA VE BİZE CAN SİMİDİ OLDU”
Akaryakıtta gerileme var. Gübre fiyatlarında gerileme var. Mazot geçen yıl 30-31 liraydı. Artık düşüşle birlikte, bizim en temel girdimiz. Tıpkı biçimde gübre fiyatlarında gerileme var. Tahıl Koridoru aslında dünyaya ve bize can simidi oldu. 445 dolardan buğdayın tonunu konuştuğumuz periyottan bugün 310 dolara teslim eden dünya piyasası var. Tahıl Koridoru’nun uzatılmasıyla ilgili olarak takımımız çalışmalarını sürdürüyor. Şu anda 24,5 milyon tonluk tahıl başta olmak üzere ziraî eserler var. Bu dünyada fiyatların gerilemesine sebep oldu. Tarımın kendisi stratejik olduğunu tüm dünyaya öğretti. Dünya keşke bu türlü bir tecrübeyi yaşamamış olsaydı.
“TÜRKİYE’NİN 20 BİN KONTEYNER ÜRETME KAPASİTESİ VAR”
Deprem bölgesinde 9 bin adet hayvan çadırı dağıttık. Ahır, kümes, ahıllara sahip olduğuna mütmain olduğumuz vakit birlikte karar vereceğiz. Köylüye ‘ahırın varsa, altyapın varsa biz bunları sana teslim ederiz’ diyeceğiz. Konteyner gereksinimlerinin karşılanıyor olması, üretim faaliyetlerinin olmazsa olmasıdır. Hassa, Kırıkhan’da bu vatandaşlarımıza ‘bakacak hayvanınız var, sulayacak bahçeniz var’ dedik. Türkiye’ni konteyner üretme kapasitesi 20 bin adet. Bunu özel kesim üretiyor. İhracının da engellenmesi, yasaklanması konusunda birtakım önlemler alınıyor. 11 vilayet, bu kadar ağır talep. Bunlar basamak aşama karşılanıyor. Özel olarak insanların muhtaçlığı var dendiğinde karşılıksız kalmıyor. Bizimle irtibatta olan iş beşerlerine da diyoruz. ‘Siz de elinizde varsa yahut satın almayı düşünüyorsanız bu konteynerleri kırsaldaki insanlara verin’, diyoruz. Biz yıllardan beri üretim kırsalda yapılır, ‘lütfen kırsala dönün’ dedik. Artık bu türlü bir dönüşümü kalıcı hale getirecek adımlar atmamız gerekiyor.
“AYLIK SÜT ÜRETİMİ ARTTI”
27 bin tonun üzerindeki sütü topladık özeli de devreye sokarak. Kimi yerlerde sütü işleyen mandıralar ziyan görmüş olabiliyor. Onlara yardımcı oluyoruz. Böylece çarkın dönmesini sağlıyoruz. Ulusal Süt Kurulu anahtar rol üstlenirken dalın ‘ülkede süt yok’ yaklaşımıyla süt fiyatlarını ani yükseltmesi oldu. Hepimiz TÜİK’in datalarını kullanıyoruz. Tersine bir bilgi olmadığı sürece bu bilgiler üzerinden konuşabiliriz. Geçen yıl yüzde 3.3’lük gerileme oldu. Artık bu ay süt üretimi arttı. Bundan sonra da artmaya devam edecek. Buradaki sorun, biz bu sistemleri değersizleştirmemeliyiz. Et Süt Kurumu’nun regülasyon vazifesi duruyor. Süt Kurulu’nun aldığı kararların taraflarca kabul görmesi gerekiyor. Buradan daima üretici tarafına sesleniyorum hem de üretimi almak isteyen endüstrici tarafına. Bunlar birbirinin tamamlayıcısı olmalı. Aksi takdirde endüstrici ben süt bulamıyorum paniğine kapılıp, süt fiyatlarını üst taşıması gündeme gelir ki, bunlar yaşandı. Artık gerileme var. Et Süt Kurumu bu bahiste regülasyon olarak devreye girer.
“ATATÜRK BARAJI 10 ŞİDDETİNDE SARSINTI OLACAK FORMDA DİZAYN EDİLDİ”
11 ilin içinde yer aldığı coğrafyada 140 adet baraj ve göletimiz var. Zelzeleyle ilgili olarak bunları daima takip etmemiz gerekiyor. Halihazırda uygulanan sistemlerimiz var. Biz dedik ki, bu ölçümler yatmez, teknolojinin imkanlarını kullanarak barajlarda acil durum ve kumanda sistemi. Barajlarda şöyle sorunumuz oluyor. Büyük ölçüde suyu tutmak için gövdenin dirineçli olması gerekiyor. Gövde ziyan görürse, tarım yerini alıp götürebilir. Baraj güvenliği çok kıymetli. Gövde barajlar yapılırken hesapların hepsi yapılıyor. Sarsıntı büyüklüğü 10’un üzerinde olacak biçimde Atatürk Barajı gövdesi ona nazaran dizayn edilmiştir. Gövdede en ufak çatlakta, gelen suyun bulanıklığıyla ölçüyoruz. Barajın düzeyini denetim ediyoruz. Baraja ait müşahedelerimizin olması gerekiyor. Zelzele yahut diğer felakette kesinlikle bize sinyal vermesi gerekiyor. Sarsıntı anında vanalar savakların açılmasını sağlıyor. Yahut kendinden sonraki yerlere gerekli ikazlarda bulunuyor. Biz bunları fiziki olarak yapıyoruz. Şu anki barajlarımızda ölçümleri yapıyoruz.
“BARAJLAR TEKNOLOJİK OLARAK GÜÇLENDİRİLİYOR”
Bundan sonraki yapılacak barajlarda sistemi kuracağız. Şu andaki barajların ünitelerini entegre edeceğiz. 109 adet içme suyu barajımız var. 6 aylık bir müddette teknolojik sisteme kavuşturuyoruz. Bu bizim açımızdan olmazsa olmaz teknoloji. Millet olarak hepimizin göğsünü kabartacak teknoloji. Bu vakte kadar 20 yılda 276 adet baraj sayısını 992’ye çıkardık. Su Kanunu’nun çıkması lazım. Su İdaresi Geler Müdürlüğü siyasetleri belirliyor. Bütün bakanlıklar bunun tarafında. Türkiye’de suyun yüzde 77’sini ziraî sulamada kullanıyoruz. Sulanabilir alanın 8,5 milyon hektar sulanabilir, 6.9 milyon hektarı şu anda sulanıyor. Çağdaş basınçlı sulama.
“BEN İSTEDİĞİMİ EKERİM DEVRİ KAPANMIŞ OLACAK”
Komisyondan geçen biçimiyle gazi Meclisimiz inşallah genel heyetinden geçirir. Ziraî eser üretiminde planlama devri başlayacak. Ben istediğimi ektim, ürettim devranı kapanmış olacak. Üreticinin ürettiklerine gem vuran bakanlık değil, Türkiye’nin gereksinimlerine, topraklarımızın kabiliyetine bir üretimini gündeme getireceğiz. Bizim bir taraftan da depoladığımız sularımız var. 992 tane barajımız var. Göletlerimiz, yeraltı su depolarımız, drenaj, gri sularımız var. Meclis’teki yasaya nazaran diyeceğiz ki; ey üretici senin seçmiş olduğun eser çok suya gereksinim duyan eser. Bu bölge kurak bölge veyahutta suyu kıt olan bölge. Sen bu eseri burada üretmemelisin… Biz ona alternatif üretimi söyleyip, tohum vereceğiz. Diyecek ki, ‘ben bu eseri elde ettiğmide şu kadar gelir edecektim, siz geriye düşürdünüz’. Biz de diyeceğiz ki, ‘hayır biz sizin için gelir muhafaza poliçesi yapıyoruz’. ‘A eserin size maliyeti konusunda tatmin edecek beklentiniz var, diyelim 5 liraya satılmasını istiyorsunuz lakin 4 liraya satıldı. Ortadaki 1 lirayı biz ödüyoruz. Bu çok kıymetli.
“7 COĞRAFYADA AKILLI KÖY KONUTLARINI BAŞLATACAĞIZ”
Biz şu anda bakanlık olarak Tarım ve Orman Gençlik Kurulu’nu kurduk. Bayanlarımızın istihdamını destekleyeceğiz. Bayanlarımızı kırsalda tutabilirsek, aileyi tutmuş olacağımızı düşünüyoruz. O denli bir köy düşünün ki, kentteki konforu aratmayacak, kentin bütün müspet istikametini oraya taşıyacağız, negatiften uzak tutacağız. Bu türlü akıllı köy, nüfusunun azaltılması mecburî hale gelen metropoller için üretilmesi gerekiyor. Şu anda bayanlarımızın istihdamı konusunda ilgili bakanlıklarımızla çalışmalarımız son etabında. Meclis’teki torba kanunuyla çıkacak. Biz kendimiz ülkenin 7 coğrafyasında 7 tane akıllı köyle bu işe başlayacağız. Konya, Karapınar’da bir köyde başladık. Orada süratle ara kat etmeyi amaçlıyoruz. İnşallah o çalışma tamamladıktan sonra 7 coğrafyada bu işi başlatmış olacağız.
TARIM CEBİMDE TAŞINABİLİR UYGULAMASI DEVREYE GİRDİ
1 Ekim itibariyle e-devlet üzerinden çiftçi kayıt süreçlerini yapabilir hale geldik. Tarım Cebimde diye taşınabilir uygulama gerçekleştirdik. Kurban alıcısı, sahipsiz hayvanı ediniyor olabilirsiniz. Bütün bu sorgulamaları taşınabilir uygulama üzerinden takip edebilirsiniz.
ŞAP ENSTİTÜSÜ 34 GÜNDE ŞAP AŞISINI GELİŞTİRDİ
Kuş gribiyle ilgili gerekli aksiyonlar alındı. Afyonkarahisar’da başladı. Denizli’de birebir halde. Bunların tüketilmesi konusunda sorunumuz yok. Şap mutlaka ne etin ne de sütün kalitesine olumsuz tesiri olan, insanlara bulaşma riski olan hastalık değil. Bu hastalığın sönümlenmesi ile ilgili olarak Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Şap Enstitüsü var. Aşıyı geliştirdi. 34 gün müddette geliştirdi. 2,5 milyon doz aşıyı sönümleme yolunda süratle ilerliyoruz. Bu aşının geliştirilmiş olması, aktiflik seviyesinin çok yüksek olması beni bir bakan olarak çok çok keyifli oluyor.
ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE YENİ İSTİHDAM OLABİLİR
Meslektaşlarımız Bakanlıkta misyon almak için haklı beklentileri var. Önümüzdeki periyotta almayı devam edeceğiz. Tahminen emeklilikten ötürü ayrılacaklar var. Yeni meslektaşlarımızı istihdam edebiliriz.