Doç. Dr. Tutu, “Veysel, Türk kültür ve sanat hayatının zirvelerinden birisidir”


Anadolu irfan kültürünün ve âşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan Halk Ozanı Âşık Veysel’in vefatının 50’nci yıl dönümü, UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri programına alındı. Ayrıca,  Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile 2023 yılının “Âşık Veysel Yılı” olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde ulusal ve uluslararası etkinliklerle anılması kararlaştırıldı.

Türkiye’nin önerisi ve Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Makedonya Macaristan, Özbekistan ile Ukrayna’nın desteğiyle Âşık Veysel’in vefatının 50. yıl dönümü olan 2023 yılı, UNESCO tarafından  “Âşık Veysel Yılı” olarak ilan edildi. Bünyesinde Edebiyat, Eğitim, İletişim Fakülteleri ile Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ve Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı bulunan Ege Üniversitesi tarafından,   Âşık Veysel’i,  eserlerini, yaşam felsefesini ve müziğini anlatmak için çeşitli etkinlikler düzenlenecek.

Ülkemizde Türk müziği eğitimi veren en köklü kurumlardan olan Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı hem eğitimciler, akademisyenler ve sanatçılar yetiştiriyor hem de geleneksel müzik ve dans kültürü ile yazılı ve sözlü kültür içinde yetişen ozan, şair ve sanatçılar üzerine araştırmalar yürütüyor. Âşık Veysel’in hayatı, eserleri ve müzik kimliği üzerine araştırmalar yapan Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı öğretim üyesi Doç. Dr. Sıtkı Bahadır Tutu, Âşık Veysel’in Türk kültür ve sanat hayatının zirvelerinden birisi olduğunu söyledi.

“Toplumsal değerlere zenginlik kattı”

 Doç. Dr. Bahadır Tutu, “Âşıklık geleneği mensupları, bir başka deyişle âşıklar, sadece şair ya da sadece müzik, saz icracıları değildir. Onlar, etrafında adeta Türkçemiz gibi tanıyarak, anlayarak bütünleştiğimiz söz ve müzik sanatlarının biriktirilmesi yüzyıllarca sürmüş kodlarının ayrıca toplumca yüce tutulan değerlerin taşıyıcısı, aktarıcısı, düşünürler olmuşlardır” dedi. Aşık Veysel’in toplumsal değerlere zenginlik kattığını ifade eden Doç. Dr. Tutu, “1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya gelen Şatıroğlu’nun, 20’nci yüzyılın en tanınmış âşığı olduğu değerlendirmesini yapmak yanlış olmayacaktır. Plak, kaset, cd, günümüzde internet ortamlarında icra kayıtları defalarca yayınlanmış olan Şatıroğlu’nun şiirleri, benim doktora tezimi tamamladığım 2008 yılı itibariyle yüzden fazla kitapta yer almıştı. Özellikle yarattığı ya da yeniden yorumladığı ‘Uzun İnce Bir Yol’, ‘Benim Sadık Yârim Kara Topraktır’ gibi metaforlarla kültür dünyamıza, bunun da ötesinde toplumsal değerlerimize zenginlik katmıştır. O, bizden biriydi, Âşık Veysel artık ‘Veysel’ olarak atıf alan bir fenomendi. Veysel, görmeyen gözlerin sahibi, bize gönül gözüyle bakmayı öğütlemiş, ancak gönül gözüyle görülen gerçekleri, güzellikleri anlatmıştı ki, o dünyada seni, beni hor görmek yasaktı” diye konuştu

“Sözle ezgiyi ustaca birleştiriyor”

Âşık Veysel’in söz ile ezgiyi birleştirmesindeki başarısından söz eden Doç. Dr. Tutu, “Bir âşığın ustalığını belirleyen en önemli husus, şiiri ne kadar uyaklı söylediği, sazı teknik anlamda ne kadar başarılı çaldığı veyahut bir ezgiyi ne kadar özgün şekilde bestelediği değildir. Zira, âşıkların icra ettikleri, yüzyıllarca işlenerek mükemmelleşmiş ezgilerin motifleri, cümleleri, hatta bazen ezginin tamamı âşıktan âşığa miras bırakılmakta, âşıklar arasında ödünçlenmektedir. Önemli olan, yeni olan sözü geleneksel unsurlarla yoğurup, ezgiyle en başarılı şekilde eşleştirmek ve işlemektir ki, Veysel göçünce geride kalan sazı garip bülbül gibi ah-u zar etmesin. Veysel’in Türk kültür ve sanat hayatının zirvelerinden biri olmasının sebebi işte budur; sözle ezgiyi birleştirmedeki başarısı tüm insanlığa birlik olmanın gereğini ve yollarını anlatabilmesini sağlamıştır” dedi.

Doç. Dr. Tutu, “Veysel’in ününün yayılmasında ve eserlerinin hâlâ pazarda rağbet görmesinde, siyasal, kültürel ve sosyal değişkenlerin dışında sözünü ettiğimiz estetik boyutun büyük rolü vardır. Eserlerinin sadece sözleri ya da sadece ezgileri birbirinden ayrı olarak dinlendiğinde bile duygularımız harekete geçebilmektedir. Bunun temelinde yatan sebep ise, yaratma sürecinde söz ve ezginin birbirlerini şekillendirirken aynı zamanda mükemmelleştirmiş olmasıdır. Veysel, eserlerinin bütünlüğünü, geleneksel uygulamalar ve kendi sezgi becerisi sayesinde, söz-müzik katmanlarını bazen basit bir simetri, bazen de asimetri ile birleştirerek sağlamıştır. Farklı alanlardaki birçok sanatçı, Veysel’in türkülerini yeniden ve kendi stilleri ile çok farklı çevre ve dönemlere taşımıştır. Böylece Veysel, sözünü ettiğim kadim mirasın üzerinden taşındığı bir köprü olma işlevini kazanmıştır” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir